10 Ocak 2011 Pazartesi

Bedelsiz beklentisi olan hisseler gözde

2011 yılı ve sonrasında piyasalar ne olacak sorularına cevap bulmak için geçmiş 10 yılı çok iyi irdelemek gerekir.


Zira dünya tek kutuplu bir sistemden hızla Ortadoğu ve Asya ağırlıklı çok eksenli bir sisteme doğru kaymakta.

Bu sebeple petrol başta olmak üzere emtia piyasalarındaki fiyat hareketlerini kontrol etme ve yönlendirmede yeni dönemin aktörleri daha aktif rol oynuyor. 2000'li yılların başlarında dünya ekonomisi bir dizi olay ve politika değişiklikleri ile farklı bir düzene doğru sürüklendi. Altın ons fiyatları 2001 yılı Şubat'ında 254 dolara kadar gerilediğinde dünyada ve Türkiye'de olağanüstü gelişmeler yaşandı. Türkiye'de şubat ekonomi krizi sonrası yapısal reformlar ve güçlü bir iktidara yol açan gelişmelerin olması, ABD'de 11 Eylül saldırıları ve sonrasında Afganistan ve Irak'a yönelik işgal operasyonu zamanla beklentilerin tersine dünyada ve gelişmekte olan ülkeler lehine inanılmaz bir büyüme süreci başlattı. Savaş yorgunu ABD ve diğer Batı ülkeleri ise bu dönem sonrası ağır hasarlar aldılar. Savaşa 2,5 trilyon dolar harcayan ABD ekonomisi bu yükü kaldıramazken yükselen petrol ve emtia fiyatları yeni ekonomik devleri ortaya çıkardı.

2008'deki ekonomik kriz ABD'deki yüzlerce bankanın batmasına ve Avrupalı devletlerin ve bankalarının güven kaybına uğramasına yol açınca para hızla bu ülkelerden yeni ve hızla gelişen ekonomilere yöneldi. Türkiye, Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Kore başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeler kaldıkları yerden büyümelerine devam ederken ABD, Avrupa ve Japonya sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Kredi derecelendirme kuruluşları tarihlerinde ilk kez bu denli sert bir şekilde not indirimleriyle bu ülkelere güven kaybını belgeledi. '2011 yılında piyasalar ne olacak?' sorusu gelişmiş ülkelerin sıfıra yakın düşük faiz politikalarını sürdürüp sürdürmeyecekleri cevabına bağlı olacaktır. Ancak petrol fiyatlarının 100 dolara yakın seyrettiği bir dönemde ekonomilerin canlanmaya ne zaman başlayacağından ziyade faiz artışlarının neden bu şekilde geciktiğinin sorgulanması gerekmektedir. Zira bu faiz oranları sürdükçe petrol ve emtia piyasalarında yeni zirveler kaçınılmaz olacaktır.

Ancak şunu da ifade etmeliyim ki cuma günü FED Başkanı Ben Bernanke'nin konuşmasında toparlanmanın sürdüğüne işaret etti. Buna karşın düşük enflasyon oranlarının devam ettiğini vurgulaması bir süre sonra başlayacak faiz artış sürecinin ılımlı bir şekilde olacağını gösteriyor. Bir sonraki toplantıda FED faiz artırmasa da birtakım önlemler alabilir. Bu arada Çin de hızlı büyüme sürecinde yeni bir döneme girebilir. Faiz artışlarıyla büyümenin hızı kesilebilir. Türkiye ise makroekonomik dengesinde cari açık ve kısa dönemli sıcak para giriş çıkışını önlemeye yönelik parasal tedbirlerin etkisi ile haziran ayındaki genel seçimler sonrası kredi not artışı beklentileriyle hareketli ve olumlu bir süreç izleyecektir.

Bu yeni dönemin riskleri ise kontrol edilemez bazı sıcak çatışma riskleri olacaktır. Çin ve ABD yönetimlerinin Kore yarımadasında yaşanacak muhtemel çatışma durumunda verecekleri tepki burada önem kazanacaktır. Aynı şekilde Batı ekonomilerinin kötü bir durumda olmasından dolayı bir süredir gündemden düşen İran-İsrail gerginliği de göz ardı edilmeyecek ama şu an için rafta olan bir risk unsuru olarak gözetilebilir.

Türkiye borsasına ve piyasalarına dönecek olursak 2011 yılına gerek Borsa gerekse döviz piyasalarında yükseliş yönünde bir seyir izleniyor. Borsalarda geleneksel ocak yükselişi devam ederken endeks hafta içinde zaman zaman 70 bin puana kadar yaklaştı. Dolar bazında ise henüz ekim ayı sonunda gördüğü zirvenin bir hayli uzağında. Yabancı yatırımcılar ise şimdilik daha sessiz ve bekleyiş içinde hareket ederek, yükselişleri satışlarla karşılıyorlar. 2011 yılında döviz piyasaları önceki yıllara oranla daha agresif olabilir. Borsa'da ise belli marjlarda şiddetli dalgalanmalar yaşanabilir.

2011'de öne çıkacak sektörlerden perakende, petrol ağırlıklı enerji, madencilik, demir çelik, gübre, otomotiv ve ticari araçlar, bilişim teknolojileri, yazılım sektörü, inşaat ve gayrimenkul hisselerinin yanı sıra bedelsiz beklentisi olan şirketlerin hareketli olduğu bir seyir izleniyor.

Amerikan ekonomisi toparlanma sinyalleri verdi

ABD Merkez Bankası FED iki yılı aşkın bir süredir faize dokunmuyor. FED daha önce de 2001-2004 Nisan döneminde düşük faiz politikasıyla ekonomiyi canlandırmaya çalışmış ve bunda başarılı olmuştu. Ekonominin ısınmaya başlamasıyla 2004 Nisan-2007 Eylül ayına kadar faiz oranlarını yüzde 1'den yüzde 5,25'e kadar çekmişti. Buna rağmen petrol fiyatları 147 dolara kadar tırmanmış, ekonomide ibreler altüst olmuştu. Piyasalardaki aşırı oynaklık ABD finans piyasalarında risk alan pek çok bankanın batmasına yol açmıştı. Küresel krizin patlak vermesi üzerine FED faiz oranlarını 1954 yılından bu yana en düşük seviye olan 0,25'e kadar indirdi.

Son iki yıldır FED, ekonomideki gelişmeleri izliyor ve henüz faiz artışı sinyali vermedi. Ancak bu yıl yine nisan ayında faiz artışı kararı çıkabilir. Geçen hafta açıklanan tarım dışı istihdam ve işsizlik oranları 103 bin artış ve 9,4 işsizlik oranları iyiye gidiş işaretleri olarak değerlendiriliyor. Bu da FED politikalarında bir değişiklik imkanı tanıyor. 'Ilımlı bir faiz artışı piyasaları nasıl etkiler?' sorusuna geçmişte Dow Jones endeksinin faiz artış dönemlerinde yüzde 40'a yakın bir yükseliş yaşadığı cevabını buluyoruz. Bu açıdan ilk faiz artışı piyasalar için bir risk oluşturmayacaktır. Dow Jones sanayi endeksi yıl içinde 12 bin puanı aşarsa zirve noktalarına doğru yol alabilir.

SELİM IŞIKLAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ratings and Recommendations by outbrain